Sorunları nesnel olarak kategorize etmek kolay. Aklımıza ilk gelenleri sıralayabiliriz. Ekonomi, enerji, su, çevre, insan hakları, özgürlükler, eğitim, sağlık, kültür, gelir dağılımı.. Bunları çoğaltarak ülkemize ve iş hayatına da uyarlamamız mümkün. Ancak tüm sorunların altında yatan temel neden iletişim ve empati kurma konusunda eksiklik ya da isteksizliğimiz.. Profesyonel yaşantımızda da özel hayatımızda da olumlu ya da olumsuz olarak en fazla kullandığımız kelimeler..

Günlük hayatımızda anlaşmazlıkları çözme ve sonuca ulaşma doğrultusunda başkalarıyla karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulunmak, iletişim kurmak, görüşmeler yapmak ve uzlaşmak durumundayız. İletişim kalitesinin hayat kalitesine denk olduğu anlayışından yola çıkarsak, ilişkilerimizde, toplumda, işletmelerde de doğru iletişimin, sonuçlarla doğrudan ilişkili olduğu görebiliriz. Kaliteli iletişimin oluştuğu ortamlarda, değerlerin korunduğu ve geliştirildiğini; birlikte “biz” bilinci ile hareket edildiği ve bunların sonucunda yüksek motivasyon ile doğru sonuçlara ulaşıldığını görebiliriz.

Her insanın gerek kendisini gerek çevresini kendisine özgü bir şekilde algıladığını ve bu durumun tamamen kişiye özgü olduğunu unutmamalıyız. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak dünyaya onun bakış açısı ile bakabilmeli; duygu ve düşüncelerini tam olarak anladığımızda ise gereken eylem ve davranışları sergileyebilmeliyiz.